Değişimin ve dönüşümün gücünü biz büyüklerden çok daha iyi bilen, her an bununla yaşayan çocuklar için Atölye bir deneyim alanıdır. Akışına bırakılmış zaman, programlanmış zaman kadar değerlidir.
Okulda temel aldığımız yaşam pratiği çocuğu bir kalıp ya da beklenti ölçüsünde şekillendirmeden, onun kendisini açığa çıkarmasına aracılık eden bir anlayışla ilişki kurmak üzerinedir. Çocukların bu yaşlarındaki en belirleyici özelliği meraklarıdır. Her şeyi sorgular, merak eder ve öğrenmek için can atarlar.
Onlar için soru sormayı destekleyecek ortamlar hazırlar, sorularını çoğaltacak süreçler geliştirir ve bu soruların peşinden gitmelerine izin verir, onlara zaman tanırız.
Çocuk merkezli sade bir program içerisinde tasarlarız süreçlerimizi. Doğallıkla ilgisinin yakalanabildiği her şey bir öğrenme fırsatıdır bizim için. Çünkü ilgi duyduğunda çok daha fazla heyecanlanabilir ve soru sorabilir çocuklar. Kendilerine verilecek hazır cevaplar yerine merak ettiği şeylerin peşinden gidebilecekleri, sorularını çoğaltabilecekleri imkanlar sunan konular ve ortamlar hazırlarız. Çocukların ritmine göre ilerler, ilerledikçe ilgilerine göre geliştirir, değiştiririz süreçlerimizi.
Direkt olarak bir şey öğretmeye çalışmayız, proje süreçleri içerisinde öğrenmenin nasıl bir şey olduğunu benimsemelerini ve sevmelerini hedefleriz.
Çocuğun merkezde olduğu bu anlayış içinde bulunduğumuz mekana da yansır. Çocuk gelişimini desteklemek üzerine kurgulanmış ve günlük akış rutimiz ile ilişkili okulda vaktimizin geçtiği üç ana mekanımız vardır. Sınıf, atölye ve bahçe.
Sınıf; çocukların grup olarak yaşamayı deneyimlediği alandır. Nasıl her evin içerisinde belli bir rutin, düzen olmalıysa, belli bir saatte yatmak, belli bir saatte kalkmak, banyo yapmak gibi, sınıfın da her gün aynı şekilde akan bir rutini vardır. Çocukların hepsi rutini sever ve ihtiyaç duyar. Bu onların hayatı tanımaya çalışırken, etrafındaki her şeye karşı bir ilgi, bir merak beslerken, aynı zamanda varlığını bildiği, güvendiği, onu bu süreçte destekleyen bir yardım unsurudur.
Atölye; okulun içinde çocukların sınıfından hariç bolca vakit geçirdikleri, tıpkı bir sanatçının atölyesi gibi aklınıza gelen her şeyi bulabileceğiniz bir başka mekandır. Sınıfta grup halinde yaşamayı, çalışmayı öğrenirken atölyede ise bireysel çalışmayı, kendilerine ait bir zaman diliminde, kendisinin insiyatif aldığı, nasıl çalışacağını planladığı, deneyip yanılıp yeniden deneme şansı bulduğu bambaşka bir çalışma şeklini pratik ettiği yerdir.
Bahçe; dışarısı ile bağlantı kurduğumuz, oynama, üretme ve soruları çoğaltma aracımızdır. Her fırsatta bahçeye çıkarız. Hem serbest hem belirli bir amaç çerçevesinde özgürce oynarız. Solucan bulur, bir uğurböceğinin yumurtadan tırtıla, tırtıldan pupaya, pupadan erişkin bir uğurböceğine dönüştüğünü izleriz. Bahçedeki göknara, şeftaliye, sedire gelen kuşları izler ve dinler, komşu bahçeden düşen servi kozalaklarını koklar ve oyuncak topa dönüştürürüz.
Mekan, alışkanlıklarımızı, fikirlerimizi, davranışlarımızı yansıtır diye düşünürsek eğer, Atölye kendini uzaktan değil yakından ve içeriden deneyimleyenler için var olur bizce.